Kur’ân-ı Kerîm’de İbrahim ve İsmail (Aleyhimesselâm)ın Kâbe-i Muazzama’yı yükseltmelerini ve bu esnada yaptıkları duâyı beyân eden bölümde, Hazreti İbrahim (Aleyhisselâm)ın yapmış olduğu bir duâya özellikle yer verilir. Bu duâ şöyledir:
“Ey Rabbimiz! Onlar içerisinde; Senin âyetlerini üzerlerine sürekli okuyacak, onlara o Kitab’ı ve hikmeti(; Kur’ân-ı Kerîm’i ve Sünnet’i, ruhlarını kemâle erdirecek ince ilimlerle isabetli hükümleri) öğretecek ve (böylece) kendilerini (şirk, isyan vesâir maddî-manevî pisliklerden) tertemiz edecek bir Rasûlü kendi aralarından gönder! Şüphesiz Azîz de, Hakîm de Sensin ancak Sen!” (Bakara Sûresi:129)
Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in risâleti, İbrahim (Aleyhisselâm)ın bu duâsına bir icâbettir. Nitekim o Rasûl-ü Zîşân (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz, nakletmiş olduğumuz âyet-i kerîmede beyân olunduğu gibi, ashâbını tezkiye etti, onlara âyet-i kerîmeleri açıkladı ve İslâmiyet’in nasıl yaşanması gerektiğini fiilî olarak öğretti.
Fazîlet ve mağfiret ayı olan Ramazân-ı Şerîf ayı geldiğinde, Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) bu mübârek ayın fazîlet ve bereketlerini öğretti. Ashâbını, sâlih amellere teşvik etti. Bu tavsiye ve telkinleri birkaç başlık altında toplayabilmek mümkündür.
Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem), Ramazân-ı Şerîf ayı girdiğinde, namaza ayrı bir ehemmiyet verir ve Ashâbını da nâfile namazları artırmaları konusunda teşvik ederdi. Bu hassasiyeti ifade sadedinde Zeyd ibni Sâbit (Radıyallâhu Anh) şöyle buyurmuştur: “Ramazan ayında Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem), hasır ile (bir bölgenin etrafını çevreleyerek)[1] Mescid-i Nebevî’de kendine bir hücre (küçük oda) edinip (birkaç) gece orada (teravih) namaz(ı) kıldı.”[2]
Ebu Hureyre (Radıyallâhu Anh) da şöyle demiştir: «Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem), kılınması farzdır şeklinde emir vermeden insanları Ramazân gecelerini namaz kılarak ihyâya teşvik eder ve buyururdu ki: “Ramazanda îmânı sebebiyle ve sevabını Allah Te‘âlâ’dan umarak (Terâvîh) namaz(ı) kılan kimsenin geçmiş günahları affedilir.”»[3]
Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)den, genel olarak oruç ibadetinin, özel olarak ise Ramazan ayı orucunun fazileti ve ehemmiyeti ile ilgili birçok hadîs-i şerîf nakledilmiştir. Nitekim Ebû Hureyre (Radıyallâhu Anh)ın rivâyet etmiş olduğu bir hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Ramazân-ı Şerîf ayında tutulan orucun fazîleti hakkında şöyle buyurmuştur: “Îmânı sebebiyle ve sevabını Allah Te‘âlâ’dan umarak Ramazân orucunu tutan kişinin geçmiş günahları affedilir.”[4]
Ramazân-ı Şerîf ayı orucunun fazîleti hakkında Ebû Sa‘îd el-Hudrî (Radıyallahu Anh), Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)den şöyle rivâyet etmiştir: “Ramazân ayı orucunu tutup hududunu (sınırlarını) bil(ip kabul ed)en ve sakınılması gereken şeylerden sakınan kimsenin geçmiş günahları örtülür (bağışlanır).”[5]
Ebû Eyyûb el-Ensârî (Radıyallâhu Anh)ın rivâyet etmiş olduğu bir hadîs-i şerîfte, Ramazân-ı Şerîf ayı orucuna Şevvâl ayından ilâve etmenin fazîleti hakkında şu müjde beyân edilmiştir: “Ramazan orucunu tutup Şevvalden de altı gün ekleyen kimse, bütün ömrü boyunca oruç tutmuş gibi olur.”[6]
Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem), Ramazân-ı Şerîf ayında Kur’ân-ı Kerîm tilâvetine ayrı bir önem vermekteydi.
Nitekim Ramazân-ı Şerîf ayı girdiğinde, Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem), Kur’ân-ı Kerîm’i baştan sona Cebrâil (Aleyhisselâm)a arz etmekteydi. Vefâtının vâki olduğu son sene ise iki defa baştan sona kadar okuyarak arz etmiştir.[7]
Ramazan ayının son on gününde Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem), Mescid-i Nebevî’de i‘tikâf ile meşgul olurdu.
Hazreti Âişe (Radıyallahu Anhâ) buyurmuştur ki: “Ramazân-ı Şerîf’in (son) on günü gelince, Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem), geceleri ibâdetle ihyâ eder, aile efradını uyandırır ve ibâdette gayret sarf eder ve belini bağlardı (kendini ibadete verirdi).”[8]
Hazreti Âişe (Radıyallâhu Anhâ) buyurmaktadır ki: “Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem), Ramazanın son on gününde i‘tikâfa girerdi. Bu durum, bu şekilde Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in vefâtına kadar devam etti.”[9]
Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem), Ashâb-ı Kirâm’a, bin aydan daha hayırlı olan ve hikmete binaen Ramazân-ı Şerîf ayının hangi gecesinde olduğu gizli bırakılan kadir gecesini araştırmalarını emrederdi.
Kur’ân-ı Kerîm’in indirildiği,[10] on sekiz bin aydan daha hayırlı olan[11] ve fecrin doğuşuna kadar selâm (selâmet/esenlik)[12] olan, Kadir gecesi hakkında Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
“Kadir gecesinde imanı sebebiyle ve sevabını Allah Teâlâ’dan umarak (Terâvîh ve diğer nâfile) namaz kılan kimsenin geçmiş günahları affedilir.”[13]
Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Ashâb-ı Kirâm’a Kadir gecesini takip etmeleri için: “Kadir gecesini Ramazân-ı Şerîf ayının son on gününün tekli olanlarında araştırın.”[14] buyurmuştur.
Dipnotlar
[1] İmam en-Nevevî, el-Minhac Şerhu Sahîh-i Müslim ibni el-Haccâc, el-Matbaa el-Mısriyye, Mısır, c. 6, s. 69.
[2] Buhârî, 731 ve 6113; Müslim, 213-214 (781).
[3] Müslim, 173 (759); İmam Mâlik, el-Muvatta‘, 376; Ebû Dâvûd, 1371; Buhârî, 37 ve 2008-2009. Ayrıca bk. İbn Hacer el-Askalânî, Fethu’l-Bari bi Şerh-i Sahîhi’l-Buhârî, Dâru Taybe, Riyad, c. 5, s. 444.
[4] Buhârî, 38, 1901 ve 2014; Müslim, 175 (760).
[5] Ahmed ibni Hanbel, el-Müsned, 11524; İbn Hibbân, es-Sahîh, 3433.
[6] Müslim, 204 (1164).
[7] Ahmed ibni Hanbel, el-Müsned, 2042 ve 3010; Abd ibni Humeyd, el-Müsned, 647.
[8] Müslim, 7 (1174), İbn Huzeyme, es-Sahîh, 2214; Ebû Dâvûd, 1376.
[9] Buhârî, 2026; Müslim, 5 (1172).
[10] Duhân Sûresi:3; Kadir Sûresi:1. Kadir gecesinde Kur’ân-ı Kerîm bütün olarak Levh-i Mahfûz’dan birinci kat semaya indirilmiştir.
[11] Kadir Sûresi:3.
[12] Kadir Sûresi:5.
[13] Buhârî, 1901 ve 2014; Müslim, 175 (760).
[14] Buhârî, 2017, 2016 ve 2020; Müslim, 206 (1165).