• GİRİŞ YAP
Giriş Yap
  • Bildirimler

Çanakkale Zaferi: 18 Mart

Çanakkale Zaferi: 18 Mart




Çanakkale Zaferi: Bir Askerî Başarıdan Daha Fazlası

1900’lü yılların başına gelindiğinde, bir dünya savaşının ayak sesleri giderek daha fazla hissedilmeye başlanmıştı. Osmanlı İmparatorluğu, tarihinin en uzun süren hânedânı olmasına rağmen, büyük toprak kayıpları yaşamış ve cihan imparatorluğu kimliğini geride bırakmıştı. Dünya güçleri, kaynak paylaşımı uğruna birbirleriyle savaşa tutuşmuş, eski dostlar düşman olmuştu.

Boğazlar ve Stratejik Önemi

Boğazlar, sıcak denizlere açılmak isteyen devletler için hayati öneme sahipti. Bu yüzden boğazların kontrolü, tüm dünyada büyük bir stratejik savaşın merkezini oluşturuyordu. Bu savaşlar, sadece askeri değil, aynı zamanda ekonomik ve kültürel çıkarların çatışmasına dönüşmüştü.

Osmanlı'nın Savaşta Rolü

Başlangıçta 1. Dünya Savaşı’na katılmayan Osmanlı Devleti, Boğazlar nedeniyle İtilaf Devletlerinin hedefi olmuştu. Almanya ile yapılan antlaşma sonrasında, Osmanlı, savaşın aktif bir parçası haline geldi. Osmanlı gemileri, Alman donanmasıyla birlikte Rus limanlarını bombalayarak savaşa fiili müdahale etti.

Çanakkale Zaferi: Bir Dönüm Noktası

18 Mart 1915’te, Çanakkale'deki deniz savaşında Osmanlı ordusu, düşmanın en güçlü saldırısını püskürtmeyi başarmıştı. Bu zafer, sadece deniz savaşını değil, aynı zamanda İstanbul’u ve Anadolu’yu tam anlamıyla koruma mücadelesiydi. İtilaf Devletleri’nin bu topraklardaki hesapları bozulmuş, Çanakkale’nin kahraman savunması dünya tarihine altın harflerle yazılmıştır.

Askerî Bir Başarı ve Manevi Destek

Çanakkale Zaferi, askeri bir başarı olmanın ötesinde, manevi bir zaferdi. Sultan 2. Abdülhamid’in, top atışları başlamadan önce Peygamber Efendimizin (S.A.V.) kokusunu hissettiğini ve bu zaferin işaretini verdiğini söylediği rivayet edilmiştir. Ayrıca, Nusret mayın gemisinin komutanı Arapgirli Cevat Paşa’nın düşman hatlarını yok edecek stratejiyi rüyasında görmesi, Çanakkale Zaferi'nin sadece askerî değil, manevi bir yardımla kazanıldığını gösteren örneklerden biridir.

Çanakkale'nin Çarpıcı Görgü Tanıklıkları

Savaşın en zorlu anlarında, Seyit Onbaşı’nın neredeyse imkansız bir şekilde ağır bir topu kaldırarak ateşlemesi ve düşman askerlerinin, rüzgarın tersine dönmesiyle zehirli gazlarını kendi üzerlerinde hissetmeleri gibi olaylar, zaferin ne denli kutsal bir gayretle kazanıldığını göstermektedir.

Aynalı Tüfekler ve Süngülü Çarpışmalar

Çanakkale, süngülü çarpışmaların, metre kareye 6000 merminin düştüğü bir savaşın simgesiydi. Aynalı tüfekler, askerlerin düşmanın yaklaşımını tespit etmelerini sağlamak için kullanıldı. Bugün hala savaşın izlerini taşıyan patlamamış mermiler ve el bombaları, bu büyük mücadelenin somut hatıralarıdır.

Çanakkale Zaferi ve Ümmet Şuuru

Çanakkale Zaferi, sadece bir askeri başarı değil, aynı zamanda ümmet şuûrunun simgesidir. Osmanlı’nın sınırları içindeki her millet, bu zaferin bir parçasıydı. Çanakkale’de, Osmanlı topraklarından her milletin evlatları şehit oldu, ancak tek bir ideal uğruna: İslam’ın ve ümmetin bekası için!

Seyit Onbaşı ve Çanakkale'nin Kahramanları

Çanakkale Zaferi’nin en unutulmaz anlarından biri, Seyit Onbaşı’nın gösterdiği kahramanlıktır. Seyit Onbaşı, 276 kilogram ağırlığındaki top mermisini omuzlayarak, düşmanın en güçlü gemisini vuran bir kahraman olarak tarihe geçmiştir. Normalde bir insanın kaldırması imkansız olan bu ağır mermiyi, Seyit Onbaşı, inanılmaz bir güçle ve vatan sevgisiyle yerinden kaldırıp topa sürmüştür. Bu an, sadece askeri bir başarı değil, aynı zamanda Türk milletinin azmi, gücü ve inancının simgesi olmuştur.

Seyit Onbaşı'nın bu kahramanlığı, yalnızca savaşın seyrini değiştiren bir olay değil, aynı zamanda tüm Türk milletinin vatan için ne kadar fedakar olduğunu da gözler önüne sermektedir. Onun bu hareketi, "Çanakkale Geçilmez" sözünün anlamını, askerî bir başarıdan çok daha derin bir manevi boyuta taşımıştır.





Sosyal Medyada Paylaş