Bizleri yoktan var eden Cenâb-ı Hakk bu dünyada bizleri imtihana tâbi tutmuştur. Bu konu ile ilgili âyet-i kerimesinde şöyle buyurmaktadır: Andolsun ki; elbette sizi (koruduğumuz bunca belâya nazaran) çok az bir şeyle; korkuyla ve açlıkla, bir de mallardan, canlardan ve mahsüllerden biraz eksiltmeyle mutlaka imtihan (edenin muâmelesine tâbi) edeceğiz. (Habîbim!) O (belâlara) sabreden kişileri (cennetle) müjdele.[1] Bu âyet ile Allâh’ın insanları denemek için verdiği maddî ve mânevî nimetlerin ve sıkıntıların, dertlerin, külfetlerin hepsi birer imtihan vesilesidir. Allâh Teâlâ bu imtihan gereği insanlar arasında da belli münasebetler ile ilişkiler kurmuştur.
İnsanlar günlük hayattaki münasebetleri gereği zaman zaman yaşadıkları olumsuzluklardan dolayı karşısındaki kişiye kötü duygular beslemekte ve bu duygu zaman içerisinde, Allâh Teâlâ’nın yüce kitabımızda nehyettiği, Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)’in hâdislerinde buyurdukları üzere dinimizin kesin olarak yasakladığı kin tutma davranışlarına kadar gidebilmektedir. Kişinin nefsinin esiri olması ile haram olan bu kalp hastalığına bulaşması çok kolay, kurtulması çok zordur.
Kin Nedir?
Birinin sahip olduğu imkânlardan dolayı onu kıskanması ve bu kıskançlığın süreklilik kazanması, o kişiyle iletişimini kesmesi, aleyhinde kötü sözler söylemesi, zararlı faaliyetlerde bulunması, haklarını engellemesi, fırsat bulduğunda ona eziyet etmesi gibi İslâm’ın sosyal ilişkilerde yasaklamış olduğu kötülüklerdir. Bu kötülükler doğrultusunda ilerleyen kişi kini ile sadece kendine değil bütün bir topluma zarar vermeye başlar. Özet manasıyla kin, insanlar arasında doğmuş olan düşmanlıklardan dolayı kalpte tutulan hiddet ve kızgınlıklara, başkasının zararını gizlice arzu etmeye denir.
Müslüman Kin Tutar mı?
Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Sünnet-i Seniyyesi ile önümüze ışık tutmuş bizlere muvahhid bir Müslümanın nasıl olması gerektiğini öğrettiği gibi kâfire ve münafığa karşı tavrımızı da bizlere açıklamıştır. Nitekim hâdis-i şeriflerinde bizlere bu durumu şöyle aktarıyor ‘‘Amellerin en üstünü, Allah için sevmek, Allah için kin tutmaktır.”[2] Buradan da anlaşılacağı üzere Müslüman kin tutmalıdır. Lakin bu kini din kardeşine değil aksine Mevla Teâlâ’nın düşmanlarına tutmalıdır. İyi halleri dolayısıyla Allâh Teâlâ için sevilen bir kişinin yanında, onun yaptıklarının tersini yapan bir başkasına da doğal olarak kin beslenecektir.
Müslüman kimse, eğer âhiret günü zor durumda kalmak istemiyorsa din kardeşlerine karşı kin tutmak, gibi kötü kalp hastalığından kurtulmasını bilmelidir. Hiç şüphesiz ki bundan kurtulmanın yolu da maneviyatı güçlendirmek, Kur’ân’ı Kerim’i iyi anlamak ve Peygamberimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in örnekliğini kendi hayatına uygulamaktır. Zira onun sevgisi de kini de “Allah için” idi. Müslümanın sevgisi de kin ve nefreti de aynı şekilde olmalıdır.
Kalp Hastalığı Olan Kinden Kurtulmanın Yolları
Kur’ân-ı Kerim, Peygamber (Aleyhisselâm), ve bu iki yolu takip eden Ehl-i Sünnet ve Cemaat âlimleri kötü huylara karşı bizleri uyarır, kinin zıddı olan bağışlayıcılığa yönlendirirler. Bizlerde bu kötü haslet olan kinden yukarıda belirttiğimiz kurtulma yollarına uyarak arınabiliriz. Lakin unutulmaması gereken husus şudur ki; kin ve düşmanlığımız Allâh Teâlâ’nın dinine düşmanlık edenlere karşı her daim olmalıdır. Zira biz Müslümanların sevgisi de kini de İslâm çerçevesi ile sınırlıdır. Cenâb-ı Hakk’tan niyazımız odur ki son nefesimize kadar Kur’ân’a, Sünnete, ehl-i beyt’e ve ashâb-ı kirâm’a olan ittibâmızı daim kılsın. Onların yolundan bizi ayırmasın.
Dipnotlar
[1] Bakara sûresi, 155.
[2] Ebû Dâvûd, sünen, 4/327.